T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
ERZURUM / NARMAN - Şehit Fırat Bulut Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

Haberler

Ock

Sağlıklı ve dengeli beslenme programı;

kişinin yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite durumuna, boyuna ve kilosuna göre alması gereken tüm vitamin, mineral, protein, karbonhidrat ve yağ ihtiyacını karşılayan diyet olarak tanımlanabilir. İnsanlar sağlıklı kalabilmek için belirli miktarda kalori ve besine ihtiyaç duyarlar. Dengeli bir diyet, önerilen günlük kalori alımını aşmadan bir kişinin ihtiyaç duyduğu tüm besinleri sağlar. Ayrıca  3 ana  3 ara öğün tüketilmesi  ve günün en önemli öğünü olan kahvaltının atlanmaması önerilir.  Kahvaltıda  Avansas’ın birbirinden  lezzetli ve besleyici kahvaltılık ürünlerini deneyebilirsiniz. Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı (USDA), besinleri beş gruba ayırır. Yeterli ve dengeli bir beslenme programı için kişilerin her öğün bu beş grup içindeki tüm besinlerden tüketmesini önerir.

Sağlıklı Beslenme İçin Gerekli Besin Grupları

Sağlıklı, dengeli bir diyet bu beş gruptan yiyecekleri içerir:

·      Süt grubu

·      Et, yumurta, kurubaklagil grubu

·      Sebze ve meyve Grubu

·      Ekmek ve tahıl grubu

·      Yağlar

Süt Grubu

Yeterli ve dengeli bir beslenme programında süt grubunda yer alan besinlerin günlük beslenme programında mutlaka yer alması gerekir. Süt, yoğurt ve peynir süt grubu içinde yer alan besinlerdir. Bu gruptaki besinler sağlıklı kemik ve diş gelişimi için gerekli olan kalsiyum ve fosforun yanı sıra, hücrelerin gelişimi ve onarımı için elzem protein, riboflovin ve B12 gibi vitaminleri içerir.

Ne kadar tüketilmeli?

·      Yetişkin bireylerinde günde en az 2; çocuk, genç, hamile ve emziren annelerin ise günden en az 3-4 porsiyon süt ya da süt ürünleri tüketmesi gerekir.

·      1 porsiyon süt ve yoğurt 200 ml, 1 porsiyon peynir ise iki kibrit kutusu yani yaklaşık 50 grama eş değerdir.

Et, Yumurta ve Kurubaklagil Grubu

Et, tavuk, balık, yumurta, kuru fasulye, mercimek, nohut gibi besinlerden oluşan gruba yüksek protein içeriğinden dolayı ceviz, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlar da eklenebilir. A vitamini, B vitaminleri, fosfor, magnezyum, çinko, selenyum, fosfor, demir mineralleri ve proteinlerden zengin olan et, yumurta ve kuru baklagil grubundaki besinler;

·      Yeni hücre sentezi,

·      Hasar gören dokuların onarımı,

·      Kan hücrelerinin yapımı,

·      Sinir ve sindirim sisteminin düzenli işleyişi,

·      Cilt sağlığının ve beyin fonksiyonlarının korunması,

·      Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi gibi genel sağlığın korunmasında önemli rol oynar.

Ne kadar tüketilmeli?

·      Günde 2,3 porsiyon yaklaşık 100-150 gram et, tavuk, balık ya da hindi eti tüketilmelidir.

·      Haftada 2-3 kez ton balığı tüketilebilir.

·      Yüksek kaliteli proteine sahip olan yumurta herhangi bir sağlık problemi yoksa günde bir adet tüketilebilir.

·      Yüksek posa içeriğine sahip olan kurubaklagillerin haftada 2-3 kez tüketilmesi önerilir.

Sebze ve Meyve Grubu

Bitkilerin yenilebilen tüm kısımları sebze ve meyve grubu olarak değerlendirilir. Sebze olarak; ıspanak, taze fasulye, kabak, patlıcan, karnabahar, yeşil soğan, marul, maydanoz, tere, roka, patates, tüm yeşil yapraklı sebzeler örnek olabilir. Meyve olarak ise elma, armut, kiraz, karpuz, kavun, çilek, mandanla, portakal sayılabilir. Sebze ve meyve grubundaki besinlerin mevsimine uygun olarak tüketilmesi önerilir. Bu gruptaki besinler; A vitamini, C vitamini, folik asit, E vitamini ile kalsiyum, demir, manganez, potasyum ve posa açısından zengindir. Antioksidan adı verilen ve bağışıklık sistemini güçlendiren bileşenler içerir. Doku ve hücrelerin büyüme ve gelişmesinde, hasar gören hücrelerin onarılmasında, cilt ve göz sağlığının korunmasında, diş ve diş eti sağlığının korunmasında önemli rol oynarlar.

Ne kadar tüketilmeli?

·      Günde toplam 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesi önerilir.

·      Sebzenin bir porsiyonu 200-250 gr, meyvelerin ise 120 ile 200 gram arasında değişiklik gösterir.

·      Yeterli ve dengeli bir beslenme programında sebze ve meyve grubundan toplam 5 porsiyon tüketilmesi vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral ve posanın karşılanmasını sağlar.

Ekmek ve Tahıl Grubu

Ekmek ve tahıl grubu; yulaf, çavdar, buğday, pirinç, mısır ve bu ürünler kullanılarak hazırlanan un, ekmek, pilav, makarna gibi besinleri içerir. Yüksek oranda karbonhidrat içeren tahıl grubu; B12 dışındaki tüm B vitaminleri, folik asit, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum ve posa açısından zengindir. Ancak bu vitamin ve mineraller işlenmemiş tahıllarda bulunur. Tahıl rafine hale geldiğinde vitamin, mineral ve posa değerini kaybeder. Bu nedenle tam tahıllı ürünlerin tüketilmesi önerilir.

 

Ne kadar tüketilmeli?

·      Tahılların tüketim miktarı kişinin ağırlığına ve fiziksel aktivitesine göre değişir.

·      Hareketsiz yaşam tarzına sahip olan bireylerin günde 3 ince dilim ekmek(75gr) tüketmesi yeterlidir. Daha hareketli olanlar ise bu miktarın 3-5 katını tüketebilir.

·      Günlük olarak yeterli ve dengeli bir beslenme programında toplam 6 porsiyon tahıl grubu besinleri tüketilebilir .1 porsiyon ekmek 1 ince dilim, 1 porsiyon makarna ya da pilav 4 yemek kaşığı ve 1 porsiyon çorba bir kepçedir. Avansas üzerinden çorba çeşitlerini inceleyebilir, sağlıklı bir öğün düzenine dahil edebilirsiniz.

Yağ Grubu

Ceviz, fındık, badem gibi yağlı tohumlar; zeytinyağı, mısır özü yağı, ayçiçeği yağı gibi bitkisel yağlar ve tereyağı gibi hayvansal yağlar yağ grubunda yer alır. Margarin sağlıklı bir beslenme programında tüketilmesi önerilmeyen yağlar arasındadır. A, D, E ve K vitaminlerinin yani yağda eriyen vitaminlerin vücutta kullanılabilmesi için diyet ile mutlaka yağ alınması gerekir. Alınması gereken yağ miktarı kişinin fiziksel aktivitesi ve kilosuna göre değişiklik gösterebilir. Avansas’ın sunduğu kuruyemiş çeşitleri ile vücudunuzun yağ ihtiyacını karşılayabilirsiniz.

Ne kadar tüketilmeli?

·      Yetişkin bir bireyin günde 3 yemek kaşığı yağ tüketmesi önerilir.

·      Günde 30 gram kadar da yağlı tohum tüketmesi yeterlidir.

Öğün Düzeni Nasıl Olmalı?

Yeterli ve dengeli bir beslenme programında öğünler 3 ana öğün 3 ara öğün şeklinde olmalıdır. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği ana öğünlerdir. Ana öğünlerin arası yaklaşık 5-6 saat olarak önerilir. Ara öğünler ise kahvaltı ile öğlen yemeği arası kuşluk; öğle ile akşam yemeği arası ikindi; akşam yemeğinden sonra ise gece öğünü olarak tanımlanır. Ara öğün tüketimi ana öğünlerdeki besin alımını azaltarak kilo kontrolü sağlanmasına yardımcı olur. Aynı zamanda kan şekerinin düzenlenmesini destekler.Avansas üzerinden ara öğünler için özenle hazırlanan sağlıklı atıştırmalık çeşitlerini inceleyebilir, ideal bir ara öğün için gerekli olan tüm besinleri sağlayabilirsiniz.

Günlük Ne Kadar Kalori Alınmalı?

Bir besindeki kalori miktarı, o gıdada depolanan enerji miktarı değeridir. Vücudunuz yürüme, düşünme, nefes alma ve diğer önemli işlevler için yiyeceklerden alınan kalorileri kullanır. Yetişkin bir kişinin kilosunu koruyabilmesi için her gün yaklaşık 2.000 kalori alması gerekir. Bununla birlikte, günlük kalori ihtiyacı kişinin yaşına, cinsiyetine, boyuna, kilosuna ve fiziksel aktivite düzeyine bağlı olarak değişebilir. Erkekler genellikle kadınlardan ve egzersiz yapanlar da yapmayanlardan daha fazla kaloriye ihtiyaç duyar.

Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’na (USDA) göre yaşa göre ortalama kalori ihtiyacı;

·      2 ila 8 yaş arası çocuklar: 1.000 – 1.400 kalori

·      9 ila 13 yaş arası kızlar : 1.400 – 1.600 kalori

·      9 ila 13 yaş arası erkek çocuklar: 1.600 – 2.000 kalori

·      14 ila 30 yaş arası aktif kadınlar: 2.400 kalori

·      14 ila 30 yaş arası yerleşik kadınlar: 1.800 – 2.000 kalori

·      14 ila 30 yaş arası aktif erkekler: 2.800 – 3200 kalori

·      14 ila 30 yaş arası yerleşik erkekler: 2.000 – 2.600 kalori

·      30 yaş üstü aktif erkek ve kadınlar: 2.000 – 3.000 kalori

·      30 yaş üstü sedanter erkekler ve kadınlar: 1.600 – 2.400 kalori

Günlük kalorilerinizin kaynağı tükettiğiniz kalori miktarı kadar önemlidir. Boş kalori tüketiminizi sınırlandırmalısınız. Ara öğünlerde sağlıklı atıştırmalıklar alabilirsiniz. 

Ock

SINIFLARIMIZDA DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞMALARI KAPSAMINDA ,TOPLUMSAL AHLAK ADLI SUNUMUMUZU GERÇEKLEŞTİRDİK

Ara

ETKİLİ DERS ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ NASIL OLUR ADLI .SINIFLARIMIZDA REHBERLİK ÇALIŞMASI YAPTIK

Ara

Narman İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından, başarılı ve maddi durumu iyi olmayan Öğrencilerimize yönelik, bol miktarda kitap ve eğitim gereçleri yardımı yapıldı

İlçe Milli Eğitim mÜDÜRÜMÜZE TEŞEKKÜR EDERİZ

Ara

2023-2024 eğitim öğretim yılı 1. dönem 2. yazılı sınavları, 6. sınıf Türkçe ve matematik dersleri için 26 Aralık 2023 Salı günü, 9. sınıf Türk dili ve edebiyatı ile matematik dersleri için 27 Aralık 2023 Çarşamba günü ülke genelinde ortak olarak yapılacaktır."

Ara

AKADEMİK BAŞARIYI DESTEKLEME VE SINAVLARDA BAŞARILI OLMA ADINA 12. SINIFLARA TYT DENEME SINAVI UYGULADIK

Ara

İlçemizde aşırı kar yağışı nedeni ile ; illçe Kaymakamlığı ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kararı ile, Taşımalı Eğitime Birgün ara verilirken Merkez öğrencileri Eğitimlerine devam etme kararı alındı.

Ara

İNSAN HAKLARI GÜNÜ TARİHÇESİ

II.  Savaşı'ndan sonra dünyadaki devletler bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleştiler. İnsan Hakları Bildirisi,  İnsan Hakları Komisyonu tarafından Haziran 1948'de hazırlandı ve 10 Aralık 1948'de Genel Kurulun Paris'te yapılan oturumunda kabul edildi. Oturumda, 6 sosyalist ülke bu ilkelerin bazılarının "Burjuva sınıfından olan insanların sınıf çıkarını koruduğu ve işçi sınıfının egemen sınıflarla uzlaşmak zorunda bırakacağı" gerekçesiyle çekimser kaldı. Bildiri, bu çekimser ülkeler ile Suudi Arabistan ve Güney Afrika Birliği dışında kalan ülkelerin oylarıyla kabul edildi.

DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ MESAJLARI

"Mustafa Kemal ATATÜRK'ün "İnsan hakları uygar yaşamın temeli, çağımızın en üst değeridir” sözünde vurguladığı gibi insan haklarının her alanda ön planda tutulması temennisiyle İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabul edilişinin 75.yılını kutluyor, eşit yaşam süreceğimiz, adil bir dünya diliyorum."

"İnsan hakları, Türk milletinin temel değerlerinden biridir. Her bir bireyin eşit, özgür ve onurlu bir yaşam hakkına saygı göstermeliyiz.
Dünya insan hakları günü kutlu olsun."

"Her birey özgür, eşit ve insancıl bir yaşamı hak eder. Dünya İnsan Hakları Günü kutlu olsun!

"İnsan hakları, çeşitliliğin ve özgürlüğün gücünü kutlamaktır! Birlikte daha güçlüyüz."

"Her bireyin özgürlük, eşitlik ve barış içinde yaşaması için #DünyaİnsanHaklarıGünü kutlu olsun."

"Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar! Dünya İnsan Hakları Günü Kutlu Olsun!"

"İnsan onuruna yakışan bir yaşam en temel insan hakkıdır. Çünkü insan haklarıyla İNSAN'dır. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü Kutlu Olsun!"

"Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. Din, dil, ırk, renk, yaş, cinsiyet fark etmeksizin bütün insanlar “sadece insan” olduklarından dolayı adil ve özgür bir dünyada yaşamayı hak ediyor. Temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmediği bir dünya dileğiyle… "Okul Müdür CihaT DEMİR

Ara

 

Şeb-i Arûs:

Mevlana ölüm gününü “Hakk'a vuslat” yani “Yaratana Kavuşma” (Şeb-i Arus) saymıştır. 17 Aralık 1273 tarihinde ölen Mevlana'yı daha iyi anlamak ve anmak için de 7-17 Aralık tarihleri Mevlana Haftası olarak kabul edilir.

 

MEVLANA’NIN ANLAM DOLU SÖZLERİ

İstediğin kadar inançlıyım de namaz kıl, sadaka ver. Umut verip, güven aşılayıp da yarıyolda bıraktığın insanın gönül sadakasını her iki dünyada da veremezsin.

Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır.

Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun.

Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin.

Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin! Sözün öylesine bir söz olmalı ki; Dünya’nın da sınırını aşmalı. Sınır nedir, ölçü ne? Bilmemeli!

Korku erkektir, umut ise dişi; onlardan ölümsüz ve temiz şeyler doğar.

Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin! İşte o zaman kusursuz olursun.

Mademki kendinde bir dert veya pişmanlık hissediyorsun; bu, Allah’ın sana olan yardımının ve sevgisinin bir delilidir.

Çirkinlikle güzelliği görünüşle değil, akılla ayırt edin.

Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.

Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.

Ayrılık içinde insanın gözünü açıp kapayıncaya kadar geçen zaman, yıl gibi gelir.

Gönlü ışık yakmayı, aydınlanmayı öğrenen kişiyi, güneş bile yakamaz. Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen benliğini yakıver.

İnsaf et, aşk güzel bir iştir! Onun bozulması, güzelliğini kaybetmesi, tabiatın kötü niyetli oluşundandır.

Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.

Bizim sözlerimizin hepsi nakit, başkalarınınki nakildir. Nakil, nakdin fer’idir.

Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, Neye güldüğünden ise zekâsını ve seviyesini anla.

Ben kilitten seslenen bir kapı anahtarı gibiyim sanki. Sanır mısın ki benim sözüm sadece bir sözdür.

Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir. Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.

Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler. Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.

Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun? Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?

Ne tükenmez hazinesin ey dil! Ne devasız bir dert..

Başkalarına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına imreniyorlar.

Bir kimseyi tanımak istiyorsan, düşüp kalktığı arkadaşlarına bak.

Bazen diyorum ki; “ne olacak söyle gitsin”.. Sonra diyorum; “Söyleyince ne olacak, sus bitsin”

Hırs insanı kör ve ahmak eder. Bilgisiz hale sokar da ölümü kolaylaştırır.

Herkes dışını süslerken, sen içini, kalbini süsle. Herkes başkasının ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarınla meşgul ol.

İnsanları iyi tanıyın, her insanı fena bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.

Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım, yalnız olduğumu söyleyeceğim kimse olmadığından yalnızım ben.

Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıldan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir.

Yetmiş iki millet kendi sırrını bizden dinler. Biz, bir perde ile yüzlerce ses çıkaran bir ney gibiyiz.

Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene.

Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap.

Ara

Sarıkamış Şehitleri1914 yılında dünya savaşı savaş patlak verdiğinde Rusya, Almanya ile mücadeleye öncelik verdi. Almanya mağlup edilince Osmanlı Devleti’ni yenmek ve tarihi emellerine ulaşmak kolay gözüküyordu.

Osmanlı Devleti’nin hedefi ise Rusya’yı Anadolu’dan çıkararak devletin bütünlüğünü teminat altına almak, işgal altındaki Türk-İslam unsurlarına hürriyetlerini kazandırmak, Rus ve Ermeni katliamlarına son vermek ve 93. Harbi’nin intikamını alarak Anadolu ve Kafkasya’ya yeni bir ruh kazandırmak idi.  

Türk seferberliği Türk-Alman ittifakından sonra başladı. Anadolu erzak ve iaşe yönünden zengin olmasına rağmen teşkilatların yetersizliği, subay ve personel eksikliği ve demiryolunun yokluğu gibi sebeplerden ötürü hazırlıklar istenilen seviyede olmadı. Rus donanması Türk ordusuna kışlık kılık-kıyafet, silah ve mühimmat getiren gemileri batırınca 3. Ordunun savaşı kendi imkânlarıyla sürdürmekten başka çaresi kalmadı.  Savaşın başında Türk ordusu iki kolordudan meydana geliyordu. Bilahare 10. Kolordu ile takviyesine karar verilerek kolordu sayısı üçe çıkarıldı.  

Rus ordusu 2 Kasım 1914’te Köprüköyü istikametinden saldırıya geçti. Türk ordusu Köprüköy ve Azap muharebeleriyle saldırıyı durdursa da düşmanı tamamen yok edemedi. Başkomutan Vekili Enver Paşa, Üç Sancağa girebilmek için Rus ordusunu imha edecek bir kuşatma harekâtına karar verdi. Harekât planına göre 11. Kolordu Hasankale önlerinde gösteri taarruzu yaparken 9. Kolordu Bardız’a (Gaziler), 10. Kolordu Oltu’ya ilerleyerek düşmanı kuşatarak yok edecekti. Bunun için harekâtın baskın tarzında yapılması ve düşmanın çekilmesine fırsat verilmemesi gerekiyordu. Sarıkamış Harekâtı için hazırlıklar hızlandırılırken Enver Paşa da 12 Aralık’ta Erzurum’a gelerek komutayı devraldı.

Harekât öncesi 3. Ordu’nun genel mevcudu 118.000 olup, bunun 70.000’i muharip idi. Türk taarruzu 22 Aralık 1914’te başladı. 10. Kolordu komutanı Hafız Hakkı Bey, Oltu’yu aldıktan sonra iki tümeni Sarıkamış-Kars şosesine indirmesi gerekiyordu. Fakat planın dışına çıkarak Aksar (Penek) ve Göle’yi (Merdenik) aldıktan sonra sadece bir tümeni Bardız’a gönderdi. Ardahan’a doğru ilerlerken Enver Paşa’nın müdahalesiyle Allahuekber Dağı’nı aşmak zorunda kaldı. Kolordu yürüyüş sırasında çetin kış şartlarından ötürü hem geç kaldı, hem de büyük kayıplar verdi.

Harekâtın bütün yükü 9. Kolordu’nun omuzlarına yüklendi. Tümenler gayet ağır bir coğrafyada düşmanla mücadele ederek ilerlerken Enver Paşa, birliklerin Bardız’a ulaşmasını beklemeden taarruz emri verdi. Böylece düşmanı kuvvetli bir darbeyle yok etmek yerine birlikleri tek tek muharebeye sokarak ordunun Sarıkamış önlerinde erimesine neden oldu. 25 Aralık sabahı yürüyüşe geçen tümenler ancak akşam saatlerinde Rus savunma hatlarına ulaştı. Gece saatlerine kadar devam eden saldırılara rağmen Sarıkamış alınamadı. 9. Kolordu Komutanı Çerkezköyü mevkiinde harekâtı durdurdu. Birlikler geceyi açık arazide geçirirken ordunun taarruz gücü ve morali alt üst oldu. 26 Aralıkta yapılan ikinci hücum şehrin kuzey hatlarında yoğunlaştı. Yukarı Sarıkamış mevzilerine girilse de şehir yine alınamadı. 29 Aralık’ta son bir hücum yapılırken 9. Kolordu büyük kayıplar vererek savaş kabiliyetini yitirdi. 10. Kolordu’nun taarruzundan da sonuç alınamadı. Ruslar Bardız geçidini ele geçirince Enver Paşa zafere olan inancını kaybederek komutayı Hafız Hakkı Bey’e devretti ve bölgeden ayrıldı. 9. Kolordu’ya bağlı 1.200 asker esir edilince 4 Ocak 1915’te orduya geri çekilme emri verildi.    

Harekât sona erdiğinde Ruslar yaklaşık 32.000 kayıp veridi. Türk ordusunun şehit, yaralı, hasta, kayıp ve esir olmak üzere toplam kaybı 90.000’e ulaşıyordu. Ordu’nun 9.000’e düşen mevcudu yeniden teşkilatlanmaya bağlı olarak bir hafta içinde 21.351’e çıkarıldı.      

Harekâtın Sonuçları

Sarıkamış Harekâtı, seferberlikten itibaren başlayan hatalar ve ihmaller zincirinin hazin bir sonucudur. Köprüköy ve Azap muharebelerinde düşman imha edilerek tehdit ortadan kaldırılsaydı Sarıkamış Harekâtına ihtiyaç duyulmayacaktı. Türk askeri askerliğin bütün icaplarını yerine getirdiği halde ordunun sevk ve idaresinde yaşanan sorunlar bu sonucu doğurmuştur.  

3. Ordu savaş gücünü kaybettiğinden üstünlük Ruslara geçmiştir. Elviye-i Selase ve Kafkasya’nın kurtuluşu için çıkılan yolda Doğu Anadolu işgal ve istilaya açık hale gelmiştir.  93. Harbi’nin yaralarını sarmak mümkün olamadığı gibi yeni acılara neden olundu. Ruslar harekât bölgesinde on binlerce Türk ahaliyi Türk ordusuna destek verdikleri iddiasıyla katletti. Taşnak Ermenilerini kışkırtarak doğu vilayetlerinde isyanlar çıkarmak suretiyle devleti ve orduyu iki ateş arasında bıraktılar. Bu sebeple önce Elviye-i Selase’den, ardından doğu vilayetlerinden yüzbinlerce insan daha güvenli addettikleri bölgelere göç etmek zorunda kalmışlardır.

Sarıkamış Harekâtı, dünya savaşının seyrini de etkilemiştir. İngiltere, Rusya üzerindeki baskıyı azaltmak ve ona yardım etmek amacıyla Çanakkale cephesini açmıştır.

( Kaynak: Prof. Dr. Selçuk Ural)

Ara

ETKİLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI NELERDİR?

AMAÇLARINIZI BELİRLEYİNİZ

Her çalışma bir amaca yönelik olmalıdır. Bu amaçlar, bir problemin çözümünü öğrenmek, bir yazıdaki ana düşünceyi bulabilmek vs. olabilir. Bunları iyi belirleyerek çalışmaya başlayan kişiler, bu yakın amaçlara ulaşa ulaşa sınıfını geçmek, okulunu bitirmek ve sınavı kazanmak biçiminde özetlenen uzaktaki amaçlarına da ulaşmaktadırlar.

PLANLI ÇALIŞINIZ

Birden çok iş ya da ders üzerinde aynı günde çalışmanız gerektiğinde hangisinden işe başlayacağınızı bilemediğiniz ya da çalışmaya başlamak için karar veremediğiniz anlar oluyor mu? Bu soruya yanıtınız “evet” ise, sizin planlı çalışmayı bilmediğinizi kolayca söyleyebiliriz. Bu tür bir durumla, yani aynı zamanda birden çok dersi çalışmayla yüz yüze geldiğinizde, derslerden her birinin üzerinizde yarattığı ruhsal baskı, bunlardan herhangi birine kendinizi tümüyle vermenizi engelleyerek ve verimsiz biçimde işlerden birini bırakıp ötekine atılmanıza neden olacaktır.

Bu tür kararsızlık ve karışıklık ancak hangi dersi ne zaman yapacağınızı belirli bir sıraya koymakla yani “Karar Vermekle” ortadan kalkar. İşte çalışmada plan; “nasıl”, “ne zaman” ve “nerede” çalışacağınıza karar vermek demektir.

Günlük çalışma çizelgelerinde; okulda geçen saatler, ders çalışma, eğlenme, dinlenme, ev işlerine yardım ve uyku saatleri gösterilmiş olmalıdır.

Çalışmaya başlayacağı zaman kendini yorgun ve isteksiz hisseden öğrenci çalışma saatlerini yanlış seçmiş demektir. Beklemeden günlük çalışma çizelgesinde gerekli değişikliği yapmalıdır.

ZAMANI VERİMLİ KULLANINIZ

Öğrenciler bedensel, zihinsel, duygusal yapıları, ilgileri ve yetenekleri bakımından birbirle-rinden farklıdırlar. Bir öğrencinin isteyerek çalıştığı ve hemen öğrendiği bir dersi bir başka öğ-renci zor öğrenebilir. Bir başka öğrenciyse çabuk yorulabilir ya da çalışmak istemeyebilir. Bu nedenle bir ders ya da konu içinde ayrılacak süre öğrenciden öğrenciye değişir. Her öğrenci zamanı kendine göre ayarlamalıdır.
Bir saat çalıştıktan sonra araya 5-10 dakikalık dinlenme koymak yararlı olur. Bu sayede bir saatlik çalışma sonunda dağılan dikkat ve azalan verim tekrar kazanılır.
Ders çalışmak için gerekli gücün toplanabilmesi bakımından eğlenmeye ve spora da za-man ayrılmalıdır. Ancak bu süre gereğinden fazla olmamalıdır.

VERİMİ AZALTICI ETKENLERİ ORTADAN KALDIRINIZ

Ders çalışmaya başlamadan önce, yorgunluk, uykusuzluk, ağrı, sızı, elem duygusu, korku, öfke, aşırı kaygı, fazla heyecan, endişe, açlık, aşırı tokluk, aile dertleri, normalin altında ve üstündeki fiziki şartlar (çok sıcak, çok soğuk gibi) acelecilik, telaş, araç ve gereç noksanlığı gibi etkenlerin elden geldiğince giderilmesi gerekir.

UYGUN BİR ÇALIŞMA ORTAMI SEÇİNİZ

Ders çalışma yerinin seçimi çok önemlidir. Çalışma yeri derli toplu, yalın elden geldiğince sabit ve sakin olmalı, ayrıca ışık, ısı gibi fiziksel sorunları da çözümlenmiş olmalıdır. Ayrı bir yerin sağlanamaması çalışmadan kaçmanın bir nedeni olmamalı, elverişsiz koşullarda da ders çalışmaya alışmalıdır.

Yatakta, koltukta ve divanda uzanarak çalışmak, dikkatin toplanmasını güçleştirecek, öğ-rencinin çalışmak için daha çok zaman yitirmesine neden olacaktır.

DİKKATİNİZİ UYANIK TUTUNUZ

İnsanda dikkat her an vardır, önemli olan bunun çalışılan konu üzerinde toplanabilmesidir. Sevilen ve ilgi duyulan bir konu, dikkatin uyanık tutulmasına yardım eder. Daima belirli yerler-de çalışmak, gürültünün bulunmadığı ortamlarda çalışmak, sandalyede oturarak çalışmak, masada gerekli araçlar dışında başka şeyler bulundurmamak, çalışma yerini 18-20 derece sıcaklıkta tutmak, işleri sıraya koymak, işleri bitirmede kendinizle yarış kararı almak, her sefe-rinde bir çeşit işle çalışmak dikkatin dağılmasını önleyici yöntemlerdir.

DERSE HAZIRLIKLI GELİNİZ

Başarılı olmanın yollarından biri de derslerin işlenmesine etkin olarak katılmaktır. Derslerde sürekli edilgin durumda kalan öğrencilerin işlenen konuları anlamaları zordur. Öğrenciler okula gelmeden önce, o gün işleyecekleri konuları gözden geçirmelidirler. Bu sayede hem derslerin işlenişine katılmak için gerekli güveni kazanırlar, hem de öğretmenin anlattıklarını daha kolay anlarlar.

Gerek işlenecek konulara hazırlanırken, gerekse işlenen konular gözden geçirilirken, an-lamakta zorluk çekilen yerler belirlenmeli, bu konularla ilgili sorular hazırlanıp, derste öğretme-ne sorulmalıdır. Öğretmenlerin derse hazırlıklı gelen, soru soran, derse kalkan öğrencileri da-ha çok sevdikleri de unutulmamalıdır.

NOT TUTUNUZ

Yazılı hale getirilmeyen bilgiler çok çabuk unutulur. Buna bağlı olarak öğrenci derste dinlediği konuyu çok fazla ayrıntılandırmadan not tutmalıdır. Mümkünse her ders farklı bir deftere not alınmalı, not alırken yazı düzenine dikkat edilmeli ve olabildiğince renkli kalemler kullanılmalıdır.(Not ne kadar güzel görünürse öğrencinin çalışma isteği artar.)

ARAÇ – GEREÇ VE KAYNAKLARDAN YARARLANINIZ

  • Öğrenci, herhangi bir konunun öğrenilmesinde, basılı araçlara ne kadar baş vurursa, öğrenme ilgisi ve zihinsel yetileri de o kadar çok genişleyecektir.
    Basılı öğrenme araçlarından yararlanmada çizelge grafik, harita ve resimlerin özel bir önemi vardır. Bunlar sayfalarca anlatılan bilgileri topluca ve bir arada vererek o konunun kavranmasına yardımcı olmaktadırlar.

VERİMLİ OKUYUNUZ

Okuma, öğrenmenin en temel yoludur. Öğrenmede hızlı okuma önemli ve gereklidir. Hızlı okumayla hem okunanlar daha iyi anlaşılır, hem de zamandan kazanılır. Okuma hızı lise öğrencileri için yaklaşık 200 – 250 sözcüktür. Bu hız okunulan yazının niteliğine ve okumanın amacına göre ayarlanmalıdır. Vakit geçirmek amacıyla bir hikaye veya roman okurken okuma hızı oldukça yüksek olabilir. Ama okuma yorum yapma, eleştirme özet çıkarmak için yapılıyorsa okuma hızı yavaş olmalıdır.

Hızlı okumanın en önemli yolu sesiz okumadır. Sessiz okuma hızı arttırdığı gibi anlamayı da kolaylaştırır. Hızlı ve anlamlı okuma becerisi kazanabilmek için bol bol okuma çalışmaları yapılmalıdır. Önce gazete, öykü ve roman gibi şeylerle işe başlamalı giderek boş zamanları okuyarak değerlendirme alışkanlığı kazanılmalıdır.

ARALIKLI TEKRARLAR YAPARAK UNUTMAYI ÖNLEYİNİZ

Öğrenilenler zamanla unutulabilir. Unutmayı önlemenin iki yolu vardır. Bunlardan biri öğre-nilen bilgileri yeri geldikçe kullanmak, diğeri de aralıklı olarak tekrar etmektir.
Öğrenciler öğrendiklerini yeri geldikçe kullanırken hem bunların işe yaradığını görecekler, hem de yeni bilgiler edinmeye motive olacaklardır.

Aralıklı olarak yapacakları tekrarlar sayesinde ise bir taraftan eski öğrendiklerini hatırlarken diğer yandan da sınavlara her an hazır durumda olacaklardır.

 

NARMAN ŞEHİT FIRAT BULUT MTAL REHBERLİK SERVİSİ

 

Ara

Trafik Güvenliği EğitimiTrafik eğitimi için yapılan her çaba, kazaların azaltılmasında büyük rol oynamaktadır. Ayrıca, çocuklara öğretilecek her trafik kuralı, onların ve zamanla tüm toplumun trafik kazalarına karışma ihtimal ve riskini azaltacak tedbirler zincirinin bir halkası olacaktır 

Ara

ARAÇ DENETİMİ. OKULUMZDA ATŞIMALI EĞİTİMİN VARLIĞINDAN DOLAYI HER AKŞAM VE SABAH KÖYLERDEM GELEN SERVİSLER KONTROL EDİLMEKTE VE ARACA İNEN BİNEN ÖĞRENCİLER LİSTE USULÜ TAKİP EDİLMEKTEDİR.

Ara

İnsan Hakları Günüeşitli marksist düşünürler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 1. maddesinde bulunan “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.” ve 17. maddesinde bulunan “Kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz.” cümlelerine[1] atıfta bulunarak; her insanın ekonomik olarak eşit doğmadığını ve bundan yoksun bir durumun özgürlük ve hak sayılamayacağını, dolayısıyla bu durumun bir kandırmaca olduğunu ve burjuva sınıfının mülksüzleştirilmesi gerektiğini savunan marksist görüşün bu bahsi geçen cümlelerle mücadele etmesi gerektiğini vurgularlar. Bu görüşü savunanlara göre; kapitalizm koşullarında bu kavramların içi boştur ve sadece göstermeliktir. Dolayısıyla dünyaya egemen olan emperyalizm ve sınıflı toplumlara sahip devletler, bir taraftan ne kadar insan haklarına saygılı olduğunu belirterek kitleleri insan haklarından yana olduğuna inandırmaya çalışırken, diğer taraftan yoksulluk verici politikalarına, gözaltında kayıplara, hak ve özgürlük taleplerine saldırılarına vb. devam ederler. Bununla birlikte özellikle Maoist görüşü referans alan bazı düşünürler ise, ezilenlerin şiddetini meşru görmeyen bir insan hakları kavramının burjuva çerçevesinde durduğunu iddia etmektedirler. Zira marksist olduğunu belirten Küba Devrimi lideri Fidel Castro konu hakkında şu görüşleri beyan etmiştir;[2]

Ara

ÖĞRENCİNİN BAŞARISINDA AİLENİN ROLÜ

 

Motivasyon, insanın istek ve ihtiyaçlarının farkına varması ve bunları gerçekleştirmek için harekete geçme eğilimine girerek gerçekleştirmesidir. Motivasyonu olumlu ya da olumsuz olarak etkileyen unsurlardan bir tanesi de ailedir. Aile, farkında olarak ya da olmayarak, gencin isteklendirme düzeyini etkiler. Bu etkileme olumlu yönde olabildiği gibi zaman zaman olumsuz yönde de olabilir. Aslında hiçbir anne ve baba, bu kadar önemli bir dönemde çocuğunun motivasyonunu olumsuz olarak etkilemek istemez. Tam tersine çocuğuna böylesine önemli bir dönemde olumlu destek olmak, motivasyonunun artmasına yardım etmek ister. Ancak gencin iyiliği adına olduğu düşünülen bazı davranışlar ya da söylenen bazı sözler onu olumsuz yönde etkileyebilir; motivasyonunu düşürüp, kaygı düzeyini bir anda yükseltebilir. Bu da gencin kaygılı, mutsuz ve verimsiz bir hazırlık süreci içine girmesine neden olur. Motivasyonun sağlanmasında ailenin olumlu rol oynayabilmesinin ilk koşulu, genci anlamaktır. Ne denli zor bir dönem yaşadığının farkında olmak ve bunu da gence yansıtmak, yani hissettirmek gerekmektedir. Bunun yolu, aile içinde ‘Olumlu bir iletişim ortamı” kurulmasıdır. Olumlu bir iletişim ortamının olduğu ailelerde, aile üyeleri birbirini tanır (zayıf ve güçlü yönleriyle), olduğu gibi kabul ederler, hiçbir koşula bağlı olmaksızın severler ve birbirine güvenirler. Böyle bir ortamda yetişen genç, sevildiğini, kendisine güven duyulduğunu, anlaşıldığını bilir; bu da ona büyük bir güç verir.

Aile, gencin zorluklarını anlamalı ve bunu ona aktarmalıdır. ‘Hem okulu hem dershaneyi birlikte götürmenin zor ve yorucu olduğunu biliyorum ve bu zor dönemde senin yanında yım, benden istediğin desteği vermeye hazırım.” şeklinde bir ifade gencin aileye olan güvenini daha da pekiştirecektir. Anlaşıldığının farkına varan genç, yaşadığı zorlukları rahatça ailesiyle paylaşacak, sorumluluklarını yerine getirme konusunda daha da titiz olacaktır.

Sorumluluktan söz etmişken hemen belirtmeliyiz ki, sınavlara hazırlanmak sadece ve sadece gencin üzerindeki bir sorumluluktur. Bu sorumluluk ne ailenin ne de öğretmenlerindir. Aile bu sorumluluğu gencin yerine üstlenmemelidir. Gencin eksik olduğu konuları, kapatması gereken açıkları, çalışmadığı dersleri saptamak, hangi derse ne kadar çalışacağını belirlemek ve takibini yapmak ailenin değil gencin sorumluluğudur. Aile, bu sorumlulukları gencin yerine üstlendiğinde gencin motivasyonu da doğal olarak düşecektir. Bundan dolayı aile, bu sorumlulukların gence ait olduğunu bilmeli ve gence bunu uygun bir biçimde ifade etmelidir.

Aileye düşen, sorumluluklarını üstlenen ve yerine getiren gence, istediği desteği sağlamaktır (Uygun çalışma ortamı oluşturmak, yaşadığı zorlukları aktardığında çözüm üretmeye çalışmak gibi).

Çocuklarının motivasyonunu artırmak isteyen aileler, gencin yapamadıklarının değil yapabildiklerinin üzerinde durmalıdırlar ki takdir edildiğini, desteklendiğini gören genç, o davranışı daha da sık göstersin. Örneğin hafta içinde bir kez oturup ders çalışan gence “Oturup ders bile çalışamıyorsun, ne zaman otursan bir bahaneyle kalkıyorsun, bakalım sınavda ne yapacaksın.” gibi bir ifade kullanmak yerine “Geçen gün kendi başına oturup ders çalışabilmen çok hoşuma gitti, seninle gurur duydum. Belki ilk başta biraz zorlanırsın, ama hiç moralini bozma, bunun da üstesinden gelebilirsin.” şeklinde bir ifade kullanmak, gencin kendi başına, başkasının uyarmasına gerek kalmadan çalışma davranışının pekişmesini sağlayacaktır.

Gence sınavın, amaçlarına ulaşabilmesi için bildiklerini, öğrendiklerini kullanabileceği, hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracak bir fırsat olduğu ifade edilmelidir. Gence düşen de bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmektir. Örneğin deneme sınavlarının sonuçlarını yorumlarken “Bak kaç tane yanlışın var, bu yanışlarla sınavı nasıl kazanacağını çok merak ediyorum!?! Veya “Bak yine yanlış yapmışsın, nasıl kapanacak bu açıklar?” demek yerine “Doğru cevaplanın geçen sınava göre artmış, demek ki bir önceki sınavdaki açıklarını kapatmaya başlamışsın; çok güzel.” şeklinde bir ifade kullanmak gencin motivasyonunu artıracak, dersleri- ne daha sıkı sarılmasını sağlayacaktır.

Anne babalar bazen de genci olumlu etkilemek düşüncesiyle

“Ben sana güveniyorum; sen en iyi bölümlere layıksın, senin kazanamaman gibi bir olasılığı düşünemiyorum bile.” gibi ifadeler de kullanırlar; bu da gence taşıyabileceğinden fazla yük yükleyebilir. Kendisinden ne kadar büyük beklentiler olduğunu gören genç, gerçekçi olmayan hedefler belirleyebilir ve bu hedefe ulaşmak için tüm gücüyle çabalar. Ancak bir süre sonra. Taşıyamayacağı kadar ağır olan bu yükün altında ezilmeye başlar. Yükün ağırlığını hissettikçe öğrenmesi ve öğrendiklerini kullanması da zorlaşır, çok çalışmasına rağmen beklediği karşılığı alamaz. Bunun sonucunda sınav kaygısı öğrenciyi sarabilir. Gencin bunların yaşamaması için, aile gençten, verebileceğinden fazlasını beklememelidir.

Hiç kuşkusuz, gençlerin yaşamlarının bu önemli dönemlerinde onlara en iyi şekilde destek olmak her anne babanın isteğidir. Ancak önemli olan, gence “Doğru ve onun başarısını artırabilecek bir biçimde’ destek vermektir.

Bunun için de, sınavın asla bir ölüm kalım savaşı olmadığını, ama yaşamdaki amaçlara ulaşmayı kolaylaştıracak bir fırsat olduğunu vurgulamalı ve onlara, sınavdan alacakları sonuca değil kendilerine değer verdiğiniz mesajını iletebilmelisiniz.

Onlara içtenlikle “Sen benim için her şeyden önemli ve değerlisin. Hayatındaki bu önemli dönemde, sana istediğin desteği vermeye hazırım. Senin kendi üzerine düşenleri en iyi şekilde yapacağını biliyorum, ben de üzerime düşenleri yapmaya hazırım. Sınavı kazansan da, kaybetsen de sana olan sevgimde bir azalma olmayacak, çünkü sen benim çocuğumsun ve ben seni bunun için seviyorum.” sözlerini söyleyebilmeliyiz.

EĞİTİMCİ YAZAR: Cihat DEMİR